Karl Heinrich Marx (1818-1883) Hegel’in geniş kapsamlı idealist evren siteminin diyalektik ögesini alıkoyarak maddeci temellerde yepyeni ve kuşatıcı bir evren sistemi geliştirdi. Hegel’in baş üzerinde durduğunu öne sürerek onu ayakları üzerine oturtmanın gerçeklikle bağdaşan, doğal bir girişim olacağını düşünüyordu. Bu nedenle Hegelci sistemin idealist ögesini tümüyle bir tarafa bırakarak diyalektik yöntemi maddeci temeller üzerinde uygulama yoluna gitti. Çünkü maddenin gelişim sürecinin diyalektik yasalara uygun olarak işlediğine bir biçimde inanmıştı. Marx’ın en ünlü teorileri aslında ekonomi politik alanına ilişkindir. Bu teoriler onu ayrıca büyük bir toplumbilim kuramcısı yapmıştır. Bu incelemenin sınırları içinde Marx’ın tüm alanlara ilişkin kuramlarını açımlamak olanaklı değildir. Biz burada sadece felsefeyi doğrudan ilgilendiren görüşleri üzerinde açımlama yapma yoluna gideceğiz. Bu arada Marxist öğretiyi hemen hemen birlikte kotardıkları kader arkadaşı Engels’e de bağlam içinde yer verilecektir. Karl Marx, Almanya’da Trier’ de doğdu. Yahudi bir avukatın en büyük oğludur. Babası 1816’da Luther’e hayranlığından dolayı Protestan oldu, Marx 1824’te vaftiz edildi. Babasının dinsel kanıları genelde pek derin olmadığı için, Kantçı ussalcılık ve politik liberalizm gelenekleri içinde yetiştirilmiştir. Trier’deki okul eğitiminden sonra, Bonn Üniversitesinde hukuk okumaya başladı, bir yıl sonra hukuk eğitiminden vazgeçerek, Berlin Üniversitesinde geçip felsefe eğitime başladı. 1841’de Jena Üniversitesinden doktora derecesi aldı. Tez başlığı: Demokritos ve Epiküros’un Doğa Felsefeleri Arasındaki Ayrım Üzerine’dir. Bundan sonra Marx, bir süre Doktorklub adlı bir grubun üyeliğini yaptıktan sonra, 1842 de Reinische Zeitung’un yayıma hazırlanmasına katkıda bulunmaya başladı. Bu görev, somut politik, toplumsal ve ekonomik sorunlar alanında hızla gelişmesine yol açtı. Bu alandaki çalışmaları onu felsefenin kuramsal olmaktan daha çok uygulamalı bir etkinlik olması gerektiği noktasına getirdi. Bunun sonucu olarak, felsefecinin görevinin sadece dünyayı anlamak olduğu biçimindeki Hegelci anlayıştan daha şimdiden uzaklaşmış görünüyordu. Tersine dünyayı anlamak artı k yeterli değildi, onu yine felsefe yoluyla değiştirmek gerekiyordu. Yine edimsel durum üzerine düşünceleri Marx’ı, Hegel’in devlet kuramına yönelik eleştirel bir tutum almaya yöneltti. 1841-1843 arasındaki bu dönemde, Hegel’in devlet kavramına karşı bir eleştiriyi Kritik des Hegelschen Staatsrechts başlığı altında yayımlamıştır. Hegel’e göre nesnel tinin diyalektik gelişiminde aile ve yurttaş toplumu sadece birer evre iken devlet, nesnel tinin en yüksek anlatımıdır ve bu nedenle “özne” dir. Aile ve toplum da onun yüklemleridir. Oysa Marx’a göre bu, doğal akışı bozmaktan başka bir şey değildir. Çünkü asıl özne olan aile ve yurttaş toplumudur. Bunlar insan toplumundaki temel olgusallıklardır. Oysa devlet soyut bir tümel, insan yaşamından ayrı ve onun üstünde duran yönetsel ve bürokratik bir kurumdur. Marx’a göre, Hegel tarafından kavrandığı biçimiyle insan devlette kendi gerçek doğasına yabancılaşmaktadır. Çünkü ‘İnsanın gerçek yaşamı devlette var oluyor.’ biçiminde düşünülmektedir, oysa Devlet bireysel insanların ve çıkarlarının karşısında ve üstünde durur, bu nedenle kamusal ve özel çıkarlar arasında bir çelişki söz konusudur. 1843 başlarında Reinische Zeitung’un yayın yaşamına yetkililer tarafından son verilince yeni bir yayımcılık girişimi amacıyla Paris’e gitti. Burada pek çok önemli kişi ile tanışmasının yanı sıra en önemlisi 1844 yılında Engels ile karşılaşmasıdır. Bilindiği gibi bu iki arkadaş diyalektik matertyalist öğretinin neredeyse aralarında ayrım gözetmeden birlikte temsilcileridir. Marx’a öğretilerini geliştirmekte madden manen yardımcı olan Friedrich Engels (1820-1895) ise zengin bir sanayicinin oğluydu. 1841 yılında askerlik görevi için Berlin’de bulunduğu sırada önce Bruno Bauer çevresi aracılığıyla idealizmi benimsedi ama çok geçmeden Feuerbach’ın yazıları aracılığıyla idealizmden maddecili ğe doğru evrildi. 1842’de babasının firması adına Manchester’a gitti. Burada toplumcu düşünürlerin görüşleriyle ilgilendi. Çeşitli alanlara ilişkin bazı önemli makaleler yayınladı. Marx ve Engels, 1844’te karşılaşmalarından sonra 1845’te Kutsal Aile’yi birlikte yazdılar. Kitap Bruno Bauer ve yandaşlarının idealizmine yöneltilmişti. Düşünce ve bilinç üzerine Bauer ve yandaşları tarafından yapılan idealist vurguyla karşıtlık içinde, Marx ve Engels, Devlet, yasa, din ve ahlak biçimlerinin sınıf savaşının evreleri tarafından belirlenmiş olduğunu savunmaktaydılar. 1845 yılında Marx Fransa’dan sınırdışı edilerek Brüksel’e gitti. Orada Feuerbach’a karşı, “Felsefecilerin dünyayı yalnızca değişik yollardan anlamaya çalıştıkları, oysa gerçek gereksinimin onu değiştirmek olduğu ünlü bildirimiyle sonlanan on bir tezini hazırladı.” Engels’in de kendisine katılımıyla 1932’ye dek yayımlanmadan kalan Alman İdeolojisi’ni yazdılar. Bu yapıtın önemi, materyalist tarih anlayışını özetlemesinden ileri gelir. Temel tarihsel olgusallık, doğadaki etkinliği içindeki toplumsal insandır. Bilinci belirleyen insandır, tersi değil. Tarihteki temel etmen maddi ve ekonomik üretim sürecidir. “Bütün tarihsel süreç diyalektik olarak proleter devrimine ve komünizmin gelişine doğru ilerlemektedir. Saltık tinin kendinin bilgisine ya da böyle başka bir felsefi yanılsamaya değil”. 1847’de Marx, Proudhon’un Sefaletin Felsefesi’ne yanıt olarak Felsefenin Sefaleti’ni Fransızca olarak yayımladı. Burada da burjuva ekonomisinin söz gelimi mülkiyet gibi değişmez kabul edilen kategorilerini eleştirmekteydi. Marx, yine 1847’de kominist Liga’ya katıldı. Engels ile birlikte hareketin temel ilkelerini ve amaçlarını özetleyen bir bildiri yazmakla görevlendirildiler. Bu şekilde ünlü Komünist Manifesto ortaya çıktı. Marx çeşitli nedenlerle bir kez daha Paris’e gitmek zorunda kaldı ama 1849’da Fransa’dan ikinci kez sınır dışı edilerek yaşamının geri kalanını geçireceği Londra’ya gitti. Burada arkadaşı Engels’den yardım alarak yaşamını sürdürdü.1859’da, Berlin’de Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’yı yayımladı. Bu da Manifesto gibi maddeci tarih anlayışının bildirimi nedeniyle önemlidir. Marx’ın ünlü çalışması Kapital’in ilk cildi 1867’de Hamburg’da çıktı. Ancak öteki ciltleri yayıma hazırlamayı tamamlayamadan 1883 yılında yaşamdan ayrıldı. İkinci ve üçüncü ciltler Engels tarafından sırasıyla 1885 ve 1894 yıllarında yayımlandı. Daha başka el yazmaları bölümler hâlinde K. Kautsky tarafından 19051910 yılları arasında yayımlandı. Bu yapıtta Marx, kapitalist sistemin uzlaşmaz bir sınıf karşıtlığını zorunlu olarak içerdiğini savunmaktadır. Engels 1878’de o zamanlar etkili bir Alman toplumcusu olan Eugen Dühring’e karşı yazmış olduğu makalelerden kimilerini Anti Dühring başlığı altında bir kitap olarak yayımladı, bölümlerden biri Marx tarafından yazılmış olan bir yazıdır. Engels, bu arada Doğanın Diyalektiği üzerine çalışıyordu. Ancak bu yapıt çeşitli nedenlerle 1925 yılında Moskova’da çıkana dek yayımlanamadı. Engels’in başka yapı tları arasında, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni önemli bir yer tutar. Bu çalışmada devletin kökenini ve sınıf ayrılıklarını özel mülkiyet kavramından türetme yolunu tutmuştur. Yine bir dizi makalesi 1888 yılında Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu başlığı altında yayımlanmıştır. Engels 1895’de yaşamdan ayrıldı. Engels ve Marx, diyalektik materyalizm öğretisini, teoride ve pratikte birlikte kotardıkları için kimi zaman ikisinin adını birlikte belirterek kimi zaman da isimlerini ayrı ayrı ifade ederek bir anlatım tarzı tuturmak doğaldır. Zaten birçok başka yapıt da bu yöntemi uygulamak zorunda kalmıştır.
0 Comments
|
Kategori
All
|